Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi S.-H. v. Poland kararı

ABD’de taşıyıcı annelik yoluyla eşcinsel bir çiftten dünyaya gelen ve ebeveyn-çocuk arasındaki yasal bağın tanındığı, İsrail’de ikamet eden çocukların, Polonya vatandaşlığını alamamasında aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine ilişkin kabul edilemezlik kararıdır.

KARAR ÇEVİRİSİ

S.-H. v. Poland (kararı) – 56846/15 ve 56849/15
Karar Tarihi: 16.11.2021
Madde 8
Madde 8-1
Aile Hayatına Saygı Hakkı
ABD’de taşıyıcı annelik yoluyla eşcinsel bir çiftten dünyaya gelen ve ebeveyn-çocuk arasındaki
yasal bağın tanındığı, İsrail’de ikamet eden çocukların Polonya vatandaşlığını alamamasına ilişkin
kabul edilemezlik kararı


Olaylar – Başvurucular, 2010 senesinde ABD’de taşıyıcı annelik yoluyla dünyaya gelmiş ikiz
kardeşlerdir. Başvurucular, İsrail ve Amerikan vatandaşlığına sahip olup İsrail’de yaşıyordur.
Onların ‘beyan edilmiş olan ebeveynleri’, İsrail’de aynı cinsiyetten ilişki yaşayan ve erkek çocuklara
doğumlarından beri ebeveynlik yapan iki erkektir. Çocukların biyolojik babası olan ebeveynlerden
biri de Polonya vatandaşıdır. Fakat, erkek çocuklarının Polonya vatandaşlığını kazanmalarını
onaylamak için yapılan başvuru Polonya yetkili makamları/mahkemeleri tarafından reddedilmiştir.
Başvurucular, Polonya’da izin verilmeyen taşıyıcı annelik yoluyla dünyaya gelmiş ve
başvurucuların Amerikan doğum belgelerinde ebeveyn olarak iki erkeğin belirtilmesi Polonya
hukuk düzeninin ilkelerine aykırıdır.


Kural – Madde 8:


Mahkeme, başvuranların biyolojik babasıyla olan ebeveyn-çocuk ilişkisini yasal olarak tanımayı
reddetmenin ve bunun sonucunda soybağı yoluyla Polonya vatandaşlığının kazanıldığının
onaylanmasının, başvuranların özel hayatını etkileyip etkilemediğinin ve böylelikle 8. maddenin
uygulanabilir kılıp kılmadığına dair karar vermek zorunda kalmıştır.
Mahkeme sonuca dayalı bir yaklaşım benimsemiş ve dava konusu itiraz edilen kararların
başvurucular için yeterince ciddi olumsuz sonuçları olup olmadığını incelemiştir (Karşılaştırın
Denisov / Ukrayna [BD]). Ayrıca, başvurucuların davalarında ikna edici bir şekilde o sınıra
ulaşıldığını göstermeleri gerekmekteydi.


Başvurucular aile üyeleri Holokost’ta öldürülen Polonyalı Yahudiler olduklarını ve bu mirasın
kendileri için son derece önemli olduğunu iddia etmiştir. İddialarına göre, İsrail’in zorlu jeopolitik
durumundan dolayı aile Avrupa’ya taşınmayı düşünüyordu. Ancak, Mahkeme’ye ailenin Polonya’ya
taşınma planları hakkında herhangi bir özel bilgi veya ayrıntı verilmemiş ve yakın zamanda böyle
bir hareket gerçekleşmemiştir. Başvuranların ailelerine veya özel hayatlarına yönelik potansiyel
riskin derecesi ne olursa olsun, Mahkeme, Başvuru sahipleri ve yasal ebeveynleri arasındaki
ebeveyn-çocuk ilişkisinin yasal olarak Polonya’da tanınmaması nedeniyle onlar üstesinden gelmek
zorunda kaldıkları pratik engelleri göz önünde bulundurarak sorunu belirlemek zorunda kalmıştır.
Başvurucuların, Polonya vatandaşlık kabullünün reddedilmesi neticesinde başvurucular, Polonya’da
hiç yaşamamıştır. Başvurucular, dünyaya geldiklerinden itibaren beyan edilmiş olan ebeveynleri ile
birlikte bir aile olarak İsrail’de yaşıyor. Halihazırda hem ABD hem İsrail vatandaşlığına sahip olup
yerel kararlar onları vatansız bırakmamıştı. Ayrıca, Polonya mahkemelerinin Polonya vatandaşlığını
kazanmayı onaylamayı reddetmesinden dolayı, ikamet etmeyi seçtikleri ülkede, karşılaşabilecekleri
herhangi bir olumsuz sonuç veya pratik zorluk yaşamamışlardır.
Buna ek olarak, başvurucular, yaşadıkları Devlette, biyolojik babaları ile yasal ebeveyn çocuk
ilişkisinden, bu ilişkinin tanınmasının şüpheye yer verilmediği durumlarda yararlanabilmektedir.
Dahası, Polonya yetkili makamlarının kararları, onları hem vatandaşlıkları hem de biyolojik
babalarıyla yasal ebeveyn çocuk ilişkisinin tanınması konusunda yasal bir boşlukta bırakmamıştır.
Mevcut dava, Mahkeme’nin yurt dışında taşıyıcı annelik yoluyla dünyaya gelmiş bir çocuk ile
beyan edilmiş olan babanın biyolojik baba olduğu durumlarda çocuğun özel hayatına saygı
gösterilmesi hakkının ihlal edilmesi gerektiği ve baba ile hukuki ilişkinin tanınması olasılığının
bulunmadığına açıkça karar verdiği Mennesson/Fransa ve Labassee/Fransa davalarından açıkça
ayırt edilmelidir. Mevcut davada Polonya makamları, başvurucular ile biyolojik babaları arasındaki
yasal ebeveyn-çocuk ilişkisini oluşturan yabancı doğum belgelerini yürürlüğe koymayı reddetmiştir.
Fakat bu illiyet bağı, ailenin ikamet ettiği ülkede tanınmıştır.
Ayrıca, AB vatandaşının aile üyeleri olarak başvurucular 2004/38/EC sayılı Direktif uyarınca, AB
içinde serbest dolaşım, başka bir üye devletin topraklarında dolaşım ve ikamet etme hakkından
yararlanmıştır.


Mahkeme, yerel kararların başvurucuların kişisel kimliği üzerinde açıkça bazı yansımaları
olduğunun farkındadır. Ayrıca, daha pratik olarak, bugüne kadarki durum göz önüne alındığında,
başvurucular Polonya (ve dolayısıyla Avrupa) vatandaşlığına sahip olmamalarından kaynaklanan
bazı engellerle karşılaşmıştır. Bununla birlikte, ihtilaf konusu kararların başvuranların özel hayatı
üzerinde yarattığı olumsuz etkinin, 8. madde kapsamında gündeme getirilmesini gerektirecek
ciddiyette olduğu saptanmamıştır. Başvurucular ayrıca ne Mahkeme’de ne de yerel yargılamalarda
bu kararların özel hayatları üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu gösteren başka herhangi bir özel
durumu ortaya koymuştur.


Mahkeme, başvurucuların yerel makamların Polonya aile hukuku ilkelerine uygun olarak
ebeveynliklerini de novo (yeniden) belirlediklerine ilişkin şikayetleri dikkate alınacak olsa bile
mevcut davada Mahkeme başvurucuların Polonya’da yaşamadıkları değerlendirildiğinde aile
hayatına saygı hakkına bir müdahale olduğu sunucuna varmak için herhangi bir dayanak
bulamamıştır.


Ayrıca, şimdiye kadar Polonya makamlarının kararları nedeniyle ailenin herhangi bir pratik engeli
aşmak zorunda kaldığı görülmemiştir. Daha da önemlisi, başvurucuların ailesi İsrail’de ikamet
ettiğinden, Polonya vatandaşlığı kazandığına dair teyit alamamış olmaları, yaşadıkları ülkede aile
hayatlarına saygı gösterilmesi hakkından yararlanmalarını engellememiştir. Başvurucular ile beyan
edilmiş olan ebeveynleri İsrail vatandaşlığına sahip olup yasal ilişkileri İsrail’de tanınmıştır.
Başvurucuların Polonya vatandaşı olarak tanınmaması, örneğin beyan edilen ebeveynlerinin ölümü
veya ayrılması durumunda, aile yaşamları üzerinde herhangi bir etkiye sahip olmayacaktır. Bu
nedenle aile hayatlarına yönelik potansiyel riskler somut olayda tamamen spekülatif ve varsayımsal
olarak değerlendirilmeli, bu risklerin hayat bulması ancak Polonya’da ikamet etmeleri halinde
mümkün olabilir.


Yukarıda yer alan hususlar ışığında: 8. madde uygulanamamıştır.
Sonuç: Kabul edilemezlik (konu bakımından uygun değildir)

Çeviri Avukat Hakları Grubu Çocuk Hakları Merkezi Üyeleri Av. Kardelen Ateşci&Av. Cansu Telli tarafından yapılmıştır.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir