İş birliği yapmayan ebeveyn bağlamında, ebeveyn yetkisinin makul şekilde geçici olarak askıya alınması ve savunmasız çocukla temasın sınırlandırılması hakkında ihlal bulunmayan karardır.
KARAR ÇEVİRİSİ:
Aralık 2021
R.M. v. Letonya -53487/13
Karar tarihi 9.12.2021
MADDE 8
Madde 8-1
Aile Yaşamına Saygı Hakkı
İş birliği yapmayan ebeveyn bağlamında, ebeveyn yetkisinin makul şekilde geçici olarak askıya
alınması ve savunmasız çocukla temasın sınırlandırılması: ihlal yok
Olaylar — Başvurucu, söz konusu tarihte reşit olmayan X’ in annesidir. Şubat 2013’te aile
evinde yaşanan bir kavgadan sonra başvurucunun X üzerindeki ebeveynlik yetkisi askıya alınmış
ve X ile olan iletişim hakları sınırlandırılmış. X ise bakım ve gözetim altına alınmıştır.
X, Şubat 2013 olayının olduğu gece tedirgin olduktan sonra önce bir çocuk hastanesinin
psikiyatri bölümüne, ardından mart ayında taburcu edildikten sonra bir çocuk evine yerleştirildi.
X, diğer çocuklara karşı saldırgan davranışları sonrasında mayıs ayında tekrar bir ruh ve sinir
hastalıkları hastanesine yerleştirildi. İki gün sonra, başvurucu ve X hastaneden ayrıldılar ve
başvurucu, X’ in bulunduğu yeri yetkililere açıklamaktan kaçınmıştır. Her ne kadar başvurucu,
başvurucunun her zamanki ikametgah adresinde bulunmuş ve psikiyatri bölümüne geri
gönderilmiş ise de X sonradan kaçmıştır. Başvurucu birkaç kez daha annesine dönmüş ve annesi
bu konuda yetkililerle iş birliği yapmaktan kaçınmıştır.
Bu süre zarfında, başvurucunun velayet yetkisi vesayet kurumu ve yerel mahkemeler tarafından
birkaç kez değerlendirilmiş olmasına rağmen, başvurucunun X üzerindeki velayet yetkisi askıya
alındı. Nihayetinde Kasım 2014’te bu yetki kendisine geri verildi.
Kural – Madde 8:
Başvurucunun ebeveynlik yetkisinin askıya alınması ve çocuğuyla olan ilişkilerine getirilen
sınırlamalar başvurucunun aile hayatına saygı hakkı ile çatışmaktadır. Söz konusu tartışmalı
tedbirler, iç hukukun gerekliliklerine uygundur ve başkalarının, yani X’in hak ve özgürlüklerini
koruma meşru amacını gütmüştür.
Şubat 2013’teki olayla ilgili olarak, polis, annesiyle kavga ettiğini iddia eden, uygunsuz giyimli
12 yaşındaki bir çocuğu gece sokakta yakaladı. Mahkeme, yetkililerden, anne ve çocuğu geçici
olarak ayırmak için acil önlemler almalarının talep edildiğini kabul etti.
Yerel makamlar tarafından alınan önlemler hızlı ve kapsamlıydı. Olayı takip eden gün,
başvurucunun velayet yetkisi askıya alınmış ve bundan iki hafta sonra X ile olan iletişim hakları
tamamen kaldırıldı. Askıya alma için herhangi bir zaman sınırlaması belirlenmemiş fakat –
ebeveynlik yetkisi 1 yıllık süre içerisinde kendisine geri verilmez ise-, başvurucu, bu yetkinin
tamamen kaldırılması riski ile karşı karşıya kalacaktır. X’in annesinin akrabalarının, annesinin
uzmanlarla iş birliği yapmamasında etkin rol oynadıkları düşünüldüğünden, onların da X ile olan
iletişim hakları geri alınmıştır. Yerel makamlar tarafından alınan tedbirlerin geniş kapsamlı
yapısına rağmen, durumun aciliyeti göz önüne alındığında, başvurucuyu oğlundan ayırma
seçimini yaptıkları için eleştirilemezlerdi.
Karar verme süreciyle ilgili olarak, başvurucunun velayet yetkisinin askıya alınmasına ilişkin ilk
karar, Şubat 2013’teki olayı takip eden gün ilgili velayet/vesayet kurumu tarafından alınmıştır.
Velayet yetkisini geri almama konusundaki müteakip tüm kararlar, başvurucu dinledikten ve
mevcut unsur inceledikten sonra ilgili velayet/vesayet kurumları tarafından ortaklaşa alınmıştır.
Avukatı veya başka bir temsilcisi ile birlikte katılan başvurucunun, karar alma sürecine tam
olarak katılmasına izin verilmediğine veya sürecin başvurucunun hak ve menfaatlerinin dikkate
alınmasına müsaade etmediği şeklinde değerlendirme yapmak için herhangi bir dayanak
bulunmamaktadır. Başvurucu ayrıca velayet yetkisinin geri verilmesini talep etmek için çeşitli
davalar açmış ve konu üç mahkemede incelenmiştir. Ayrıca, başvurucu iki mahkemede
hızlandırılmış yargılamalarda incelenmiş olan bir ihtiyati tedbir başvurusunda bulunmuştur.
İlk derece mahkemesi, ihtilaflı tedbirlerin gerekçeleri ile ilgili olarak, esasen, başvurucunun X’e
karşı fiziksel ve duygusal istismarda bulunduğuna dair endişeler olması ve başvurucunun
ihtiyaçlarını anlayamaması nedeniyle, başvuranın ebeveynlik yetkisinin askıya alınmasının
gerekli olduğuna karar vermiştir. Temyiz mahkemesi ve Yargıtay ayrıca kararlarını,
başvurucunun çocuğu sakladığına ve çocuğun uzman yardımına ihtiyacı olmasına rağmen, yerel
makamlarla iş birliği yapmayı tekrar tekrar reddetmesine dayandırmıştır. Mahkeme ayrıca, yerel
makamların faaliyet gösterdiği bağlamı göz kaçırmamıştır: Başvurucunun oğlu, yetkililerin
dikkatini çok genç yaşta çekmiş, kendisine ve başkalarına zarar vermek için çeşitli girişimlerde
bulunmuştur bunun sonucunda da bir çocuk hastanesinin psikiyatri bölümünde yatan bir hasta
haline gelmiştir.
Başvurucunun velayet hakkı, başvurucunun 2009 ve 2012 yılları arasında on iki kez adresini
değiştirerek iş birliği yapmayı reddettiği farklı vesayet kurumlarını içeren davaların konusu
olmuştur. Dolayısıyla mahkeme, bunların “konu ile ilgili” düşünceler olduğunu kabul etmiştir.
Bu değerlendirmelerin, ihtilaf konusu tedbirlerin haklılığını ortaya koymak için “yeterli” olup
olmadığına ilişkin olarak, Mahkeme, X’in, başvurucu tarafından fiziksel istismara uğradığına
ilişkin ilk iddiaları teyit edilmemiş olsa da duygusal istismara ilişkin endişelerin devam ettiğini
kaydetmiştir. Başvurucunun çocuğunun ihtiyaçlarını anlayamaması ve duygusal istismar
şüphesiyle ilgili olarak, idare mahkemeleri, nispeten yeni ve oldukça yaygın olan birçok bilirkişi
raporlarına kapsamlı bir şekilde atıfta bulunmuştur. Bu raporlara dayanarak, yerel mahkemeler,
başvurucunun çocuğuyla ilişkisi ve bunun çocuğun gelişimi ve sağlığı üzerindeki etkisi hakkında
endişe duymaları için sağlam bir temele sahipti. Ayrıca, yerel mahkemeler de uzun bir süre
boyunca aile durumunu bir bütün olarak incelemişlerdir.
Mahkeme önündeki bilgiler, Letonya’da davranış sorunları bulunan duygusal olarak savunmasız
çocuklarla ilgilenme konusunda özellikle endişe verici bir eğilimi ortaya çıkardı- yetkililerin ilk
çare olarak bu çocukları ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yerleştirmeyi düşündükleri ortaya
çıktı. Ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yerleştirme, bir psikolojik hastalık veya sağlık
durumunun özel bir tedaviyi gerektirdiğine dair herhangi bir belirti olmaması durumunda,
çocuğun sağlığı veya üstün yararı için uygun kabul edilemez. Mahkeme ayrıca şikayetleri
dinleyen kişinin Letonya’daki çocuk evlerindeki davranış sorunlarının üstesinden gelmek için
ruh ve sinir hastalıkları hastanelerine başvurmak, uzaktaki çocuk evlerine yerleştirmek, bireysel
davranış sorunlarını ele almamak ve aile içi bakım düzenlemelerine alternatif çözümlerin
olmaması da dahil olmak üzere temel eksikliklere ilişkin vardığı sonuçlara atıfta bulunmuştur.
Mahkeme, yetkililerin o sırada karşı karşıya oldukları durumun karmaşıklığını ve faaliyet
gösterdikleri bağlamı göz önünde bulundurarak, yetkililerin savunmasız bir çocuk için daha
koruyucu olabilecek başka yerleştirme düzenlemeleri olma olasılığını yeterince
değerlendirmemiş olabileceklerini düşünmüştür.
Mahkeme, yetkili makamlar tarafından bir çocuğun refahını sağlamaya yönelik tedbirler alma
konusunda ebeveynlerin iş birliğinin önemine dikkat çekmiştir. Başvurucunun, ebeveynlik
yetkisini askıya alma kararını açıkça göz ardı ederek X’i hastaneden uzaklaştırma eylemi,
durumun kızışmasına neden olan, özel önem taşıyan hukuka aykırı bir eylemdi. Başvurucunun,
çocuk evinde X’in sağlığının ve refahının risk altında olduğunu varsaymış olsaydı bile, bu durum sorunları bu şekilde kendi eline almasının hiçbir gerekçesi olamaz. Bunun yerine başvurucu,
yetkili makamların acil müdahalesini istemeliydi.
Mahkeme, başvurucunun velayet yetkisini geri vermeyi reddetmesinin başvurucunun davranışı
nedeniyle onu cezalandırmayı amaçladığı yönündeki iddiayı reddetmiştir.
Başvurucunun uzun yıllar boyunca iş birliği yapmaması, ilgili menfaatler arasında doğru dengeyi
bulma konusunda yetkililerin sahip olduğu seçenekleri nesnel olarak sınırlayan merkezi bir
faktör olmuştur ve başvurucunun X ile saklanarak yaşaması X’e zarar vermiştir.
Mahkeme ayrıca Letonya makamlarının konuyla ilgili farklı çıkarları usulüne uygun olarak
değerlendirip değerlendirmediklerini de incelemek zorundaydı. İdari mahkemeler, başvurucunun
oğlunun bütün bu olanlar nedeniyle travmatize olduğu görüşü ve tekrar tekrar sorgulanmaması
veya mahkeme işlemlerine katılmaması gerektiği yönündeki çeşitli bilirkişi kararları
doğrultusunda, başvurucunun oğlunu taleplerini ifade etmesi için mahkemeye davet etmedi.
Yerel makamların sahip olduğu takdir yetkisi dikkate alındığında bu konudaki görüşleri
makuldür. Temyiz mahkemesi, X’in başvurucu ile birlikte kalma isteğini dikkate almış olsa da
X’in, gereğinden fazla başvurucudan etkilenmiş olduğu için başvurucu ile birlikte kalmak
istediği kanaatine varmıştır. Mahkeme, yerel mahkemelerin X’in üstün yararına olduğu görünen
hususları dikkate almadığı ve bunu başvurucunun yetkililerle iş birliği yapmayı sürekli olarak
reddetmesi nedeniyle yaptığı konusunda başvurucu ile aynı fikirde değildi. Yerel makamlar, X’in
menfaatlerini başvurucunun menfaatlerine karşı tartmış ve karar verirken da çocuğun
menfaatlerine öncelik vermiştir.
Bununla birlikte, yerel mahkemeler, o dönemde hakim koşullar ışığında başvuranın iddiası
hakkında karar vermiş ve ailenin ayrılması lehine ağırlaşan bazı koşulların ortadan kalkması
halinde durumu yeniden gözden geçirebileceklerini açıkça belirtiler. Başvurucu, X’in çıkarlarına
en uygun önlemleri almak amacıyla yerel makamlarla iş birliği yapmaya başladığı zaman durum
yeniden değerlendirilmiş ve velayet yetkisi başvurucunun kendisine iade edildi.
Özetle, yetkili makamlar, taraf devlete tanınan takdir yetkisi kapsamındaki tartışmalı tedbirler
için konuyla ilgili ve yeterli gerekçeler sunmuşlardır.
Sonuç: ihlal yok (bire karşı altı oy)
Çeviri Avukat Hakları Grubu Çocuk Hakları Merkezi Üyeleri Av. Tuğçe Balaç&Av. Zeynep Cemre Demirtaş tarafından yapılmıştır.